Kayıtlar

2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

KİTAP ÖNERİLERİ

Resim
1.Zafer sızlanarak kazanılmaz Zafer sızlanarak kazanılmaz Haluk Tatar'ın ilk ve değerli kitabı. Kitabı satın almadan önce ilgimi çekti. Kitabını okumaya başladıktan sonra yazarın Youtube kanalı olduğunu da öğrendim. Oradan da videolarını izlemeye başladım. Yazar samimi sade yazımıyla insanı kitaba bağlıyor. Güven veriyor. Kitabı bitirdiğimde ben artık kitaptan önceki ben değildim. Haluk Tatar'da başında bunu amaçladığını belirtiyor. Kitabı okuyanın kendini geliştirmesinin kendini yenilemesinin gerekliliğini savunuyor. Okumanızı tavsiye ediyorum. 2.Sen hasta değilsin Sen Hasta Değilsin İzzet Güllü'nün kitabı. Çözüm bulamadığın bir sorunda psikiyatriste gittiğinde sorununun çözümünü ilaçta mı olduğu söyleniyor. Ya da defalarca terapi alman mı gerektiği söyleniyor. Bu kitabı oku. Doğruyu bulacaksın.

Fahrenheit 541

Resim
Kitabı okumaya başlayalı kısa zaman olmasına rağmen bitmesine çok az kaldı. Çünkü kitap sürükleyici, kendini içine cinsinden. Bir anda kitaptaki kahraman oluveriyor insan okurken. Yazar günümüz dünyasını kahin gibi görür gibi olmuş. Kitaptaki dünya günümüz dünyası. Kitapla birlikte bir rüyadan uyanır gibi uyandım. Teknolojinin bizi esir aldığı bu günlerde, kendime dönüp ben nereye gidiyorum dedirtti. Kitabı şiddetle tavsiye ediyorum. Kitapla kalın hoşçakalın.

Bilimin Geleceğimizdeki Etkisi...

Geleceğe giden yolun 9 ana başlıkta toplandığı güzel ve heyecan verici bir kitap. Michio Kaku kısa zamanda bilim ve teknolojinin geldiği yerin bir fotografını çekerek, gelecek yılları da kategorilere ayırıp dünyayı özetlediği bir eser. 2030 - 2070 2100 tarihlerinde nelerin bizi belediğini, bilimsel gelişmelerin bu tarih noktalarında bizleri hangi olanakların beklediğini anlatmış, Kitapta teknoloji ve bilime dayalı olarak, sağlık, bilişim, sosyal durum irdelemesi yaptığı kitabını okumanızı tavsiye ederim. Akıcı ve anlaşılır bir kitap. Gereksiz dipnotlar olsa da belli süreden sonra bakmamaya alışıyorsunuz (Çevirmen genelllikle üniversite ve kitap isimlerinin İngilizce isimlerini dipnot olarak işaretlemiş). Bunun yanında çevirmenin emeğini de yadsımamak gerekir. Anlaşılır olmasında emeğinin çok olduğunu düşünüyorum.

Oyunun Kuralını Fizik Söyler

Resim
Dünyanın en önemli kuralının fizik kuralları olduğunu anlatan güzel bir kitap. Tarih içinde dünyayı klasik fizikle açıklamaya çalışan filozofların ve bilim insanlarının bilimin gelişmesiyle klasik fiziğin ne denli eksik kaldığını ve kuantum fiziği ile bilim tarihinin nasıl bir atılım yaptığını açıklayan bir kitap. Okuduğum kadarıyla kitap 2 bölümden oluşuyor. Klasik fizik ve Kuantum fiziği. İlk bölümde genel olarak zaten yaşadığımız dünyada görünen üzerinde kanunlaşmış fizik kurallarının anlatımı yalın ve anlaşılır gelmekle birlikte, Kuantum fiziğine girdiğiniz zaman bildiğiniz herşey tepetaklak oluyor. Çünkü zaten bildiğiniz herşeyin aslında fotonlar düzeyinde pekte öyle olmadığını anlıyorsunuz. Biraz zihin zorlayıcı olsa araştırma yada merak alanı fizik olanların incelemesi gerek bir kitap olduğunu düşünüyorum.

Çocuklar Gibi

bende hiç tükenmez bir hayat vardı kırlara yayılan ilkbahar gibi kalbim hiç durmadan hızla çarpardı göğsümün içinde ateş var gibi başını göğsüme sakla sevgilim güzel saçlarında dolaşsın elim bir gün ağlayalım, bir gün gülelim sevişen yaramaz çocuklar gibi hissedince sana vurulduğumu anladım ne kadar yorulduğumu sakinleştiğimi durulduğumu denize dökülen bir pınar gibi başını göğsüme sakla sevgilim güzel saçlarında dolaşsın elim bir gün ağlayalım, bir gün gülelim sevişen yaramaz çocuklar gibi sözün şiirlerin mükemmelidir senden başkasını seven delidir yüzün çiçeklerin en güzelidir gözlerin bilinmez bir diyar gibi başını göğsüme sakla sevgilim güzel saçlarında dolaşsın elim bir gün ağlayalım, bir gün gülelim sevişen yaramaz çocuklar gibi SABAHATTİN ALİ

Başın Öne Eğilmesin

Başın öne eğilmesin Aldırma gönül aldırma Ağladığın duyulmasın Aldırma gönül, aldırma Dışarda deli dalgalar Gelip duvarları yalar Seni bu sesler oyalar Aldırma gönül, aldırma Görmesen bile denizi Yukarıya çevir gözü Deniz dibidir gökyüzü Aldırma gönül, aldırma Dertlerin kalkınca şaha Bir sitem yolla Allah’a Görecek günler var daha Aldırma gönül, aldırma Kurşun ata ata biter Yollar gide gide biter Ceza yata yata biter Aldırma gönül, aldırma SABAHATTİN ALİ

Ben Sana Vurgunum

Seneler sürer her günüm Yalnız gitmekten yorgunum Zannetme sana dargınım Ben gene sana vurgunum. Başkalarına gülsem de Senden uzakta kalsam da Sevmediğini bilsem de Ben gene sana vurgunum. Dağları aşınca başım Geri kaldı her yoldaşım Gel sevgilim, gel kardaşım Ben gene sana vurgunum. Gönlüm seninkine yârdı Aynı şeyleri duyardı Ayaklarımız uyardı Ben gene sana vurgunum. İtilmiş, tekmelenmişim Doğduğum günde yanmışım Yalnız sana güvenmişim Ben gene sana vurgunum. SABAHATTİN ALİ

Dağlar

başım dağ saçlarım kardır deli rüzgarlarım vardır ovalar bana çok dardır benim meskenim dağlardır dağlar şehirler bana bir tuzak insan sohbetleri yasak uzak olun benden uzak benim meskenim dağlardır dağlar kalbime benzer taşları heybetli öter kuşları göğe yakındır başları benim meskenim dağlardır dağlar yarimi ellere verin sevdamı yellere verin yelleri bana gönderin benim meskenim dağlardır dağlar bir gün kadrim bilinirse ismim ağza alınırsa yerim soran bulunursa benim meskenim dağlardır dağlar SABAHATTİN ALİ

Akşamın Durgunluğu

Resim
Akşam yine Yine durgunluğun vakti Ve Yine yıldızlar dans ediyor uzak vakitlerde Sessiz sessiz Gözlerimle dokundum birine Sönük ve yılgın biraz Benim gibi… *** Kanat çırpınışların mı takıldı yüregimin derinliklerinde Sönüklüğü mü anlatıyor hayatı yoksa Yoksa parlaklığı mı Bize düşen yalnızca Yıldızı seyre dalmak Ve Düşler vadisi yaratmak Gökyüzündeki ışıltıların meşalesi altında Sadece kendini mi unuttun geçmişin akıntılı sularında Yoksa umduğun düş mü kayboldu? İçinin uçurumunda

Hayatla Kucaklaşma

Resim
Avucuma doldu gözlerinin nemi damladı parmak uçlarımdan sessiz bir zamanın sesi olurcasına filizlenecek bir ağacın tohumlanmamış toprağında. Acıyla sevdayla senle KUCAKLAŞMA… Gülümser bir edayla açıp gökyüzüne Çırılçıplak gözlerini, Merhaba dediğin an başladı Kucaklaşma, Serpilmiş avuçlarının arasında, Bir sıcaklık hissettiğin, Hislerini paylaştığın an sevdanla Başladı kucaklaşma Yılların içinde kaybolurken anılar, Hiçbir zaman yaşamamışçasına, Büyütmüşçesine seni toprağın bağrı Açıp bekledi avuçlarını ve Bir tutamlık borç verdi karşılığını istemeden Dünyandaki son kucaklaşmana

Kucaklaşma

Resim
Bir bebek gülüşünde kucaklaşma, sanki hiç bitmeyecek gibi, Yaşanılası bir sıcaklığın avucunda kucaklaşma, bir tutam tebbessüm gibi bir kitabın en güzel satırında kucaklaşma bilincin bedenlere ılık ılık yayıldığı anlarda, hislerinin sarmaladığı bir kucaklaşma bir karın sıcağından kalkan buharın serinliğinde, bir güneşin buz tutmuş köşesinden akan damlalarda, Bir ağacın en kuru yerinde Bir suyun en acı tadında ve  kucak kucak bir sevdanın sevgi dolu bakışında kucaklaşma

Damla, Işık ve Tohum

Resim
Güzellikleri görmek, usulca yağan yağmurların arasından görmek. Bir ağacın yaprağından damlayan bir parça hayatta görmek dünyanın güzelliklerini. O damla ki, kimi bir kokuya büründürüyor düşleri, yada bir elmanın içinde lezzet olarak çıkıyor karşımıza. Güzellikleri görmek, gökyüzünden süzülen bir ışık hüzmesinde görmek. Deniz üstünde yarattığı parıltıların içinde görmek dünyanın güzelliklerini. O ışık ki, kimi bir kokuya büründürüyor düşleri, insana ferahlık veren tuzlu deniz kokusu olarak çıkıyor karşımıza. Güzellikleri görmek, topraktan çıkan bir filiz azminde görmek. Tohumun içinden fışkırıp gökyüzüne ulaşmak için boynunu kaldırırken görmek dünyanın güzelliklerini. O filiz ki, kimi bir kokuya büründürüyor düşleri, insana cesaret veren bir azim olarak çıkıyor karşımıza.  Düşlediğin zaman karşısına çıkan her şeyde yaşayan uçsuz bucaksız bir umut dünyası. Damlanın beslediği, ışığın güçlendirdiği toprağın içinde yeşeren güzellikler. İşte güzellikleri görmek için azmeden bi

Güneş ve Damla

Resim
Yağmurun başladığı an ılık bir koku yayılır dünyaya, toprak kokusu. İnsana huzur veren, nefesini açan. Aşk zamanıdır insanın içinde. Aşık olur; Dünyaya soluk, canlılara hayat olur akar gider her şeyin içine. Islandıkça her yer hayat yeniden doğar.  Ve biter sonundan yağmur, gri bulutların dağılmasıyla. İşte o zaman renkler dans eder gök kubbenin her yerinde. Bir damlanın gücünü görürsün işte o vakit. Koskoca güneşin kudretli ışıklarının esaretini yaşatır damlacık içinde. Öyle bir kırar ki kalbini güneşin, renklerini bile tutamaz içinde. İşte en umulmadık damlanın gücünü gösterir dünya. Her yer cennetleşir, havadan nem kapan ışıklar rengarenk bir dünya yaratır yaşanılası. 

İçimizdeki Şeytan

Resim
İçimizdeki Şeytan / Sabahattin Ali Macide, Balıkesir'de ailesinin yanında yaşayan ve lise yıllarında müzik öğretmeni Bedri'nin de desteğiyle piyano çalmaya başlar. Bir zaman Emine Hanım Balıkesir'e ziyarete geldiğinde Macide'yi görür ve kendisiyle İstanbul'a gelmesini ister. Babasının durumunun da kötü olmasında dolayı bu teklifi kabul edilir. Macide İstanbul'da bir konservatuvara başlar ve eğitimine devam eder. Ömer ve Nihat iki samimi arkadaştır. Birgün iki arkadaş vapurda sohbet ederken Ömer bir kıza dikkat kesilir. Kızı daha önce gördüğünü ve tanıdığını düşünmektedir. Kızla tanışmak istediğini söyleyerek yanına gider ve kızın yanında teyzesini görür ve kızla tanışma imkanı bulur. Emine Teyzesi ile konuşurken Macide'nin babasının öldüğünü ama kızın olaydan habersiz olduğunu öğrenir. Birgün arkadaşlarıyla bir yerlerde oturup birşeyler içerken Ömer birden kalkar ve Emine teyzesine gider. Ama orada durumun pekte iyi olmadığını görür. Çünkü Macide bab

Yürek Çağrısı

Resim
Bir avuç yürek çırpıntısına hapsettik gözleri Düşler vadisinin yemyeşil arazisinde Görmek mi dersin gözündeki ışığın alevini Yaşamak mı...

Yarın Güzel Olacak

Resim
İşte bugünden kalan tek şey, yorgunluğun bu denli zorlayıcı bu denli düş kırıcılığı. Bunaltıları bir kenara bırakıp güzel şeyler düşünmek istiyor yüreğim. Umutsuz bir dünyanın umutları arasına sıkışıp kalmış bir bedenin ağırlığını taşımaya çalışan bir beyinden fazla bir şey beklenmiyor. Doğru da değil. Kendimizi kandırdığımız tek ve en önem duyduğumuz şey “yarın güzel olacak”. Yarın güzel mi olacak yoksa bugünün avuntularının arasına sıkıştırılmış iki avuç hava molekülünden başka bir şey değil mi kendimizi kandırdığımız laf. Laf ya söylenmesi kolay. “Bak göreceksin yarın çok güzel olacak”. Peki bir türlü gelmeyen yarın umutları neden bu kadar fırtınalı bir havaya sokuyor. İnsan kendini neden güzel hissediyor başkası dediğinde. İnanası geliyor insanın. Çünkü inanmaya ihtiyacı var. Hayallerin düşüp bir buz parçası gibi dağılıp gideceği günü bekliyoruz belki , ama yinede “bir umut” diye sarıldığımız tek şey UMUT. Umudu umuda bağlamak ne derece başarılı kılıyor insanı. Vakit mi kazandır

Seninle Bir Dakika

Resim
Az sonra çırpınırcasına pencereden içeri girecek güneş parçalarını düşünüyorum. Elimde fincanın rengini siyaha boyamış karanlığın ürkütücü varlığıyla irkiliyorum. Biliyorum. Aydınlanan sadece gün olacak ve ben bugün sessiz sedasız geçirecek günün zorluğunu düşünüyorum. Günün umudunu kaplayan karanlığı aşamadan.

Düşlerin Rengi

Resim
Düşler ve Gökkuşağı Fırtınalar yankılanıyor sol tarafımda, Çağıldayan nehirler kalsın bir yanımda Bir yanımda sensizlik gözlerinde hapsolan, Birde gök kuşağı olsun ışıldayan, Ellerimle çoğalttığım renkleri, Uçsuz bucaksız düşlere savuracağım rengarenk

Hayattan Damlayan Menevişler

Resim
Geldik buraya erken gidişleri yaşamak için. Ne kadar yaşarsan yaşa yinede her insanın gidişi erken bir yol ayrımına denk geliyor. Düşünmek kadar kısa bir süre yaşıyorsun ve neleri düşlediğini tahmin edemiyorsun, Bir martının çığlığında gördüm sevdayı Çığlık çığlığa Ne kadar yaklaşsam o kadar kaçarcasına Terk etti beni … Bir güneşin ışığında gördüm gözlerini Pırıl pırıl Ne kadar baksam o kadar utanırcasına Kaçtı benden … Bir balığın kuyruğuna takılıpta Boğuldun mu hiç Ne kadar çırpınırsan o kadar batarcasına Öldü bende … Bir yıldızın parıltısında gördün mü Işıl ışıl Doyururken kalbini parıltının aydınlığında Kayboldu gitti Dönmemecesine Kaçtı  benden…..

Minik Balık

Resim
içindeki yara kimsesizin bir parça gözyaşıydı çağlayandan düşen minik bir balıktı sanki kaybolurcasına köpüren suların arasında En derine batırdı kendisini Umudun esareti altında...

Yalnızlık

Resim
Üzerine kıvılcım damlamamış taze bir yaz akşamındaydı. Hava alabildiğine kapalı. Hafif bir rüzgar esiyor. Üzerinde alev yok. Sıcaklığı kalmamış bir yaz akşamı yaşıyordu. İçi titriyordu. Yalnızdı çünkü. Gece yarısını geçeli çok olmuştu. Sigarasının dumanındaki sıcaklığı çekiyor içine ısıtmak için kendini. Ama üşüyordu yine de içi. İçinde gecenin kırılganlığı barınıyordu. Korkmuyor, ama içinde de korkuyla özdeş garip bir his vardı. Yaşamanın tadına varamıyordu hiç bir an. “Yıldızlarda yok bu gece. Bakıp da düş kurayım. Görüp de içimi ısıtayım. Parlayan damlalar üşüşsün gözbebeklerimin üzerine.” Diye mırıldandı içinden. “Yalnızım. Kendi başıma düşsüz bir gecede boğuluyorum. Görmüyor kimse içimi. Çünkü yalnızım. Koca dünyada kendimi bu kadar yalnız hissetmek ne kötü. Yalnızlık sessiz bir gecede kendini avutmak olmamalı. Özlediğin bir sevdayı içine çeker gibi yaşamak. Hiçbir baskıya aldırmadan özgürlüğün tadında yaşamak bir gün bile olsa da yaşamak” diye düşünürken sabah ışıkları usul

Cehennem

Resim
Dünyada en çok okunan yazarlar arasında olan Dan Brown'ın "Cehennem" kitabını ele alıyorum. Tarihi olayları en ince ayrıntısına kadar araştırıp kitabında işleyen yazar, kitaplarında ele aldığı konuların içine mistik olayları olayların akışına göre güncele taşımasını biliyor. Bu da yazarın beğenilirliğini ve kitabın akılıcılığını sağlıyor. Kitaba dönecek olursak; Kitapta Harward Üniversitesinde Profesör olan Robert Langdon'ın bir hastane odasında uyandıktan sonra büyük bir dumur yaşar. Yaşadığı yerden binlerce kilometre uzakta olmanın şaşkınlığının yanı sıra anlam veremediği karmaşık olaylar zinciri içinde bulur. Kafası sargılı şekilde hastaneye nasıl gelmiştir, Ayrıca evinden çok uzaklarda İtalya'da ne işi vardır. Nasıl olmuştu da İtalya'da bir hastanede gözlerini açmıştı. Olaylara dair hiçbir şey hatırlamamaktadır. Bunların cevabını bulamaz. Profesörümüz, bunları düşünürken eli silahlı insanların kendisini öldürmeye geldiğini anlar ve kaçmaya başlar. K

Martin Eden

Resim
Martin Eden, Jack London'un kült romanlarından birisidir. Roman, gemilerden yaşaması için gereken parayı kazanmaya çalışan, belirli bir miktar biriktirince o birikimi bitirene kadar vakit öldüren sıradan bir insanın hayatındaki değişimi anlatıyor. Bir şekilde bir kişinin hayatını kurtaran ve kurtardığı kişinin evine teşekkür yemeği için çağrılan Martin'in Ruth isimli güzel bir kızla tanışıp hayatını değiştirmeye karar vermesiyle gerçek hikayesi başlıyor. Martin aşık olduğu Ruth'u haketmek için giriştiği çabayı ve öğrenme azmini anlatan sürükleyici bir roman. Sonunda ne oldu derseniz. Okumanız en güzel cevabı verecektir. :)